Mırra içirdiler az kaldı Urfa'da evleniyordum, ne demişler para herşeyi çözer...

Bilmem daha önce "Mırra" diye birşey duydunuz mu ama ben ilk defa Urfa'daki otelde duydum.

Sakin sakin akşam yemeğimi yerken garson çocuk elinde büyük bir cezve ve fincanla masaları dolaşmaya başladı, o kadar yorgunum ki kim ne verse içerim yeterki başımdan gitsin :)

Sıra geldi bizim masaya. Herkes içti bana geldi sıra. Dedim;

"Nedir bu?"
"Mırra"
" Yani?"
"Bildiğin kahve ya"
"Ha ver bari hadi"


Fincanın yarısından azı kadar saçma sapan bir kahve işte dedim ve içtim. İÇmemle masaya koymam bir oldu olması da etrafta bir çığlık koptu ki "Koymaaaaa masaya"

"Ay neden?"

Etrafta bir gülüşmeler aldı başını, garson çocuk sırıtarak geliyor.

"Hayrola ne oldu"
"Efendim duymadınız mı?"
"Neyi yahu?"
"Mırra içildikten sonra masaya konursa size mırra sunan kişi bekar ise onunla evleneceksiniz ya da...."


Ben o şıkta takılmışım, filmlerdeki gibi ışık hızı ile kendimi hayal ettim. Böyle Urfa'ya gelmişiz, telli duvaklı gelin gidiyoruz töreler yüzünden filan. Anne baba perişan. Ben hüngür hüngür ağlıyorum, kariyerim ne olacak demeler filan.Lü lü lü lü zılgıtlar çekilyor, annem komalık filan böyle tansiyon fırlamış, baba desen takmaz pek.İşte Tayfun Talipoğlu filan gelmiş, artık belgesel oluyorum bir yandan, elime kınalar yakılıyor "ah be mırra yapılır mı bu bana be?" demeler..

Bir an ayıldım...

"Peki siz evli misiniz?",,Sırıtarak;

"Evet"

"Yahu desene kalbime iniyordu be!, diğer seçenek neydi"

Etrafta bir gülme silsilesi, "ayol duymadın mı ikinci seçeneği, çok mu hoşuna gitti birinci seçenek, kih kih" İşte elin ağzı torba değilki büzesin. Şeytan dedi al mırra cezvesini geçir arkadaşın kafaya ama ben ısrarla ikinci seçeneğe odaklandım

"Neydi ikinci seçenek"

"Fincanın içini ağzına kadar doldurmanız gerkiyor"

"Ne ile ?" ( Biliyorum salağım tamam ).

Sırıtarak uzaklaştı.

Yanımdakilere döndüm "yahu ne diyor bu?"

"Para ile doldurcaksın"

" Yapma beee! E birinci seçenek daha makuldu be!"

Garsonu çağırdım

"Şey boşanmanız hiç mi mümkün değil lakin ben de içini dolduracak donanım yok"

"olmaz " sırıtarak...



Yahu tüm otel bana bakıyor. Rezillik diz boyu. Sıfır nakitim var zaten. Kredi kartı ile büyüdük biz, bilmeyiz sıcak para nedir. Ben de kredi kartı koydum içine, herkes kopuyor tabi.

"Şey bakar mısınız, doldurdum içini"

Sırıtarak geliyor bizim ki ama gel gel geleceğin varsa göreceğin de var ...

" aaaa olmaz bu ama"

"ya nasıl olmaz bizde bu para demek ama... Ya sen boşansan olmaz mı yahu?"

" Olmaz burada yok boşanma"

" Ne biliyim bizim oralarda pek bir modadır hani"


Neyse yine uzaklaştı çocuk, kibar çocuk bekliyor ki başka yerden para alayım koyayım. Allahtan arkadaşlar az buçuk bozuk verdi, ben de kalan son bozukları koydum içine de kelleyi kurtardık.


Neymiş efendim.

Doğu'da öyle her verileni içmeyeceksin :)

Lakin ya soyulursun ya soyunursun :P


Sevgilerimle...


Not: Mırra fotosu çekmemei beklemediniz herhalde ben de internetten sizler için araştırdım buldum. Bir daha tövbe zaten :)

NOT 2: Bu notu 06.02.2008 tarihinde yazıyorum, eski yazıları okurken demişim ya, bir daha tövbe içmem diye, yazın nazik bir erkeğin beni Suadiye'de Recep Usta'nın yerine götürmesi ile aynı belayı tekrar yaşadım. Böyle artist artis aldım mırrayı, İşte bu sefer kandıramazsınız babında, ancak bu sefer de neymiş efendim elimi tersten kıvırarak vermemişim. Hoppala. E dedim bana denmedi bu. Lakin adamın anladığı yoktu. Yani yine soyulduk :)