5 Nisan 2008 Cumartesi

Al Pacino


Her açıdan çok beğendiğim Al Pacino'nun bendeki fotoğraf arşivini bloga koymaya karar verdim. Tamam blog gezi blogu ama birazcık formatın dışında çıkmamızın kimseye zararı olmaz.
Al Pacino'yu çok geç keşfettiğimi düşünüyorum. Herşey Taksim'de bir cafe-restaurant bozması bir yerde dev "Scarface" posteri görmemle başladı. Sadece sima olarak bildiğim Al Pacino'nun bu filmini merak ettim etmesine de izlemek nedense iki sene sonrasına kısmet oldu, o da "Baba 1" filmde kendisine aşık olunca :)
O yüzden bu fotoğrafların bildiğim kadarı ile hangi filmlerden alındığı bilgisini vermeye çalışacağım ancak bugün itibariyle AL Pacino filmlerini sırasıyla izlemeye başladığımdan tüm fotoğrafların hakkını veremeyebilirim.
En üstteki foto bir filme ait ise de ben bilmiyorum ancak altta gördüğünüz foto Baba 2 yada Baba 3 serisinden alıntı. (Yarın itibariyle Baba 2 filmini izlemiş olacağım, ne hikmetse DVD'cilerde ya hep kirada oluyor ya satılmış oluyor, ne filmmiş. Ben de yarın sipariş verdim, çocuk bana kopya yapacak :) ).
Baba 1'de Marlon Brando'yu mezara koyduk, yavaş yavaş Al Pacino dizginleri ele alıyordu, yakışır :)

Baba 1 filmini izlemeden önce çok fazla yorumları okumamıştım ancak yorumların çoğunda filmdeki portakal vurgusundan bahsedilmiş, işte portakalın girdiği sahnelerde cinayet oluyormuş da kim portakalla haşır neşir olursa öldürülüyormuş da falan filan. İlginç, hiç dikkatimi çekmedi benim. Bu filmde en sevdiğim sahnelerden biri yanlış hatırlamıyorsam Al Pacino'nun Sicilya'nın bir köyüne giderek orda gözlerden uzaklaşması ve hatta aşık olması idi ancak burada içim de sızlamadı değil hani çünkü ardında bir sevgili bırakmıştı. Alçak adam :) Sicilya'nın o köyüne bayılmıştım filmi izlerken. Harika idi görüntüler.
İşte şu yukardaki fotoğraf benim en sevdiğim Al Pacino hallerinden biri. Bay KARİZMA. En genç hallerinden biri.
25 Nisan 1940 doğumlu imiş.
Babamdan 7 yaş büyük :(

Şimdi gelelim bu fotoğrafa. Bu fotoğrafa hasta oldum. 1968'lerin hippilerine benzemiş. Bu film "Serpico" filminden alıntı ki bu filmi de buluyor DVD'ci çocuk benim için. Sanırım gençlik filmlerini daha çok seveceğim.


İşteeeeeeeeeeeee. İşte o. Yaralı Yüz.

En sevdiğim Al Pacino hali çünkü en kirli hali. Filmi geçen cumartesi sonunda izledim ve her karesini pür dikkat izledim, tabiki sanatsal bir kaygı gütmüyordum, tamamen hormonsal bir kaygı idi benimkisi. Zaten gördüğünüz gibi yorumlarım da sanatsal içerikli sayılmaz.

Bir insana mafyalık bu kadar mı yakışır. Bir insana çapkınlık bu kadar mı yakışır ilk defa şahit oluyorum. O kadar ki haftaiçi işten gelip gelip CD'i tekrar tekrar gözden geçirdim.

En sevdiğim sahnesi Küba'dan gelip de polislerce sorguya alınırken adını sordukların da ağzını yamultarak;

- I am Anthony Montano, and what's your name? diyip it it gülmesi. İşte orda ben resmen yıkılıyorum gülerken gözlerinin yanında oluşan kırışıklara gördükçe :)

Ayrıca Mıchelle Pfeifer ile ilk dans edişlerindeki o kendine güveni ve çapkın bakışları da bir numaralı Al Pacino hali benim için.



Şu yüze bakar mısınız? Yüzündeki kire bakar mısınız? Herşeyi bekleyebilirsiniz ondan ancak asla çocuk öldürmez, çok hassas ve çok ilginçtir ki tanıdığım o adam(!) gibi çocuk sahibi olmak istiyor. Demekki kötü ruhlu insanlarda böyle bir çocuk yapma kaygısı var , günah mı çıkarıyorlar ne ya da o tanıdığım adam(!) bir Tony Montano bozuntusu olmak istiyordu (bu kısmı çoğu okuyan kişinin anlamayacağını biliyorum ama o adam ve o adamı bilenler okursa çok iyi anlayacak).



En sevdiğim bir Scarface sahnesi daha. Burada artık zenginleşen Tony iyice kontrolü kaybetmek üzere ve hırçınlığından, kendini beğenmişliğinden yavaş yavaş etrafındakileri kaybetmekte. Şu sigara içişe bakar mısınız .....





Baba serisinden bir sahne. Al Pacino hakkındaki yorumları okuduğumdan onu sürekli mafyavari filmlerde oynaması ve her filminin bir sahnesinde mutlaka etrafı yakıp yıkıp bağırdığı ile eleştiriler getirilmiş, doğru olabilir ancak adama çok yakışan bir tavır, fiziğine de çok yakışıyor ancak bu kişiler sanırım hiç Dick Tracy'i yada Venedik Taciri'ni izlememiş sanırım (ben de izlemedim ama konularını biliyorum ve youtube'de fragmanlarını izledim).






Olay budurrr işte....

Tek bir fotoğrafı ile yani bu fotosu ile içimdeki Al Pacino aşkını özetleyebilirim.
Söyleyecek tek bir söz bile bulamıyorum, tanımlayacak bir kelime yok şu fotoğraf için.






Bu fotoğrafta benim çocukluk aşkım(!) Slyvester Stallone'e benzemiş. Çocukken çok aşıktım Rambo'ya. Bizim evde kardeşimden dolayı çok sık izlenirdi Rambo. Ben de sağolsun onun sayesinde sıkı bir Rambo'cu oldum, Rocky biraz daha light kalırdı, onu çok sevmezdim ama yine de o ring'te ağzı yamula yamula " Adrrriiiaaaann" diyişine de hasta olurdum.


İşte Tonyyyyy bir daha...
"The World is Yours" bakışı bu...
Scarface filminden bir fotoğraf daha. Daha doğrusu bu fotoyu özel vermiş ve fotoğrafın altında gördüğünüz imza kendisine aitmiş. Bulduğum internet sitesinde öyle yazıyordu.





Bu fotoğraf da o çok sevdiğim gençlik yıllarına ait. Yüzündeki o kirli bakışlar sanırım özel hayatında da peşini burakmamış :)


İşte yavaş yavaş yaşlanıyoruz ancak şarap gibi değiliz pek lakin yaşlandıkça sevmiyorum onu. Bir tek bugün izlemiş olduğum "Carlito's Way" filminde yine idare ettiğini anladım. Hoş bir hava gelmişti ama sanırım daha fazla yaşlanmamalı.
Biri şu zamanı durdursuuunnnnn....


İşte tipik Al Pacino gözleri. Aşağı doğru düşük düşük...
Bir imzalı fotosu daha, yalnız anlamadığım ne bu imzadaki değişiklik :) Üstteki fotoğraftaki imza değil paraf mı acaba ?
Bu film sahnesi gibi geldi bana ama hangi film bilmiyorum açıkçası. Biraz Rambovari olmuş ama yakışır.
Scarface filminde de puroyu aynı böyle içiyor. Malum bir Kübalıyı oynuyordu kendisi bu arada Kübalı demişken filmindeki Küba aksanı mükemmel idi. Elbette hiç Kübalı görmedim, Küba aksanlı Amerikalı da görmedim ancak diğer filmlerindeki aksanı ile arasındaki farkı çok rahat anlayabiliyorsunuz.
Bu küçük fotoğrafta da biraz Slyvester Stallone havası seziliyor ancak Slyvester'in yamuk burnu yok. Favoriler çok yakışmış, zaten oldum olası çok severim şu favori olayını . Favori'm yani :) Bu fotoğrafını da çok beğeniyorum. Bu hallerini de. Çok genç zaten burda.
Sanırım bu da bir Baba sahnesi. Söyleyecek tek kelime bulamıyorum, böyle kelimeler takılıyor boğazıma. En en en en en sevdiğim Al Pacino hali işte budur.... Hani bugün deseler seni geçmişe ışınlayalım, olur derim :)

Bu film ya "Dog Day Afternoon" yada "Serpico"dan alıntı olabilir çünkü bu filmleri çok gençken çekmiş. Ağzındaki bu ifadeyi çok fazla kullanıyor ve bence çok şey ifade ediyor bu ağzının şekli.



Tony Montano'nun son dakikaları. Hırsının kurbanı olan Tony sonunda evine kıstırılıyor zaten bundan sonra yaşasa ne olacak. Dostunu kendi elleri ile öldürdü, karısı terk etti ve kızkardeşi de az önce vuruldu.
Yakındır "The World Is Yours" havuzuna düşmen. Scarface'in en ünlü sahnesi budur. Ağzından tükürükler saçarak etrafa ateş açan Tony bir bir öldürürken evini basan adamları, arkasından sinsice yaklaşan altın vuruşdan bihaberdir (yorumlardan birinde o adamın David Copperfield olduğu yazıyordu, biri bizi kafaya mı alıyor yoksa hakkaten o mu?). Kokainin buram buram dolaştığı sisli beyni artık hiçbirşey düşünemez olmuştur.
Demekki neymiş. Kokain kötü birşeymiş :)


Bu da Tony'nin yükseliş anlarından bir kare. Bak sen öyle kötü kötü bakalım.




İşte posterlik bir fotoğraf. En sevdiğim fotoğrafı bu diyebilirim. "Baba" filminden alıntı olduğunu düşünüyorum yani utanmasam alacağım bunu liseli kızlar gibi odama poster yapacağım ama işte geçtik o yaşları :)
Bir scarface klasiği daha. Sanırım yeni cinayet işledi, eserine bakıyor...
























Bu fotoyu çok beğenmedim, Mel Gibson'a benzemiş sanki ama yine de kopyalayım dedim.
Umarım içimdeki Al Pacino sevgisinin sebebini fotoğrafları ile iyi anlatabilmişimdir. Herkes benimle dalga geçiyorlar :) Evet artık adamımı bulmalı ve yuva kurmalıyım ama azıcık platoniklikten ne çıkar canım.
Onu çirkin bulan çok insan var, ne buluyorsun sen delisin diyorlar ancak ben zaten kirli yüz severim :)

Ufaktan bir hayatını da kopyalamak istiyorum. Sonra da çevirdiği filmleri.

Sonra o filmleri izledikçe yanlarına not düşersem blogumun didaktik yanından uzaklaşmamış olurum (havamı yesinler).

İşte hayatı; (kaynak wikipedia of course).

Uzun süren sinema kariyeri boyunca, Hollywood’un baş aktörlerinden biri olarak görülen Al Pacino, 25 Nisan 1940’ta New York, Doğu Harlem'de dünyaya geldi. Güzel sanatlar Okulu'na giderken 17 yaşında okuldan ayrıldı ve çeşitli işlerde çalışmaya başladı. Bir yandan da oyunculuk dersleri alan Pacino, zaman zaman çıktığı gösterilerde oyunculuğunu geliştirdi. 1966 yılında " Actors Studio” eğitim için hak kazandı. Daha sonra James Earl Jones ile çalıştığı The Place Creep'de rol aldı. 1967-68 tiyatro sezonunda zalim bir sokak serserisini oynadığı " The Indian Wants the Bronx " ile Obie Ödülleri En Iyi Erkek Oyuncu ödülünü aldı.
Al Pacino'nun Broadway'de sahneye çıktığı ilk oyun " Does the Tiger Wear a Necktie ? " dir. Her ne kadar oyun kırk gösterimden sonra kaldırıldı ise de Pacino, topluma uyum sağlayamayan bir uyuşturucu bağımlısını canlandırdığı rolüyle Tony Ödülü'nün sahibi oldu. Al Pacino'nun kariyerindeki ilk filmi, 1969 yılında çevirdiği Me, Natalie' dir. Bir sene sonra yine bir uyuşturucu bağımlısını canlandırdığı Panic in Needle Park her ne kadar başarısız bulunsa da, üstün bir performans sergileyen Al Pacino büyük övgüler aldı. Buradaki başarısıyla, yapımcılığını Paramount'un üstlendiği, Francis Ford Coppola'nın " The Godfather " ( Baba ) filminde Michael Corleone rolünü oynamaya hak kazanacaktır. Bu filmdeki muhteşem performansı ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar'ına aday gösterilerek çıkışına devam eden Pacino, 1973'te Scarecrow filmiyle pek iyi bulunmazken, polis draması " Serpico " ve " The Godfather Part II " ( Baba 2 ) gibi sükse yapan filmler ile karnesini düzeltti.
Baba 2 ile üçüncü defa Oscar'a aday gösterilen Al Pacino, 1975 yılında çevrilen " Dog Day Afternoon "da, homoseksüel sevgilisinin cinsiyet değiştirme ameliyatının parasını karşılamak için banka soymaya kalkan bir aşığı canlandırdı. Başarılı filmlerle ününe ün katan Pacino, 1977 tarihli, otomobil yarışlarını konu alan " Bobby Deerfield " daki kötü performansı ile inişe geçti.Çareyi Broadway oyunlarına dönmekte buldu ve başrolünü oynadığı The Basic Training of Pavlo Hummel ile ikinci kez Tony ödülünün sahibi oldu.
Hollywood'a döndükten sonra rol aldığı ...And Justice for All ile eleştirmenlerin gönlünü alamasa da sinemaseverlerin gönlünde bir defa daha taht kurdu.Pacino'nun daha sonra rol aldığı filmleri, seri bir homoseksüel katilin peşinde olan bir polis memurunu canlandırdığı " Cruising ", ve " Author Author " adlı komedi iş yapmadı. 1983 yılında Brian De Palma'nın yönettigi, şiddeti bol " Scarface " ( Yaralı Yüz ) ise ilk gösterildiğinde vasat bulunmasına karşın daha sonra sinemanın kült filmleri arasındaki yerini aldı.Fakat başarının arkasından tekrar başarısızlık geldi ve Pacino tarihsel epik " Revolution " ( Devrim )'dan sonra gözlerden uzaklaştı. Bu arada " The Local Stigmatic " filmiyle yönetmenliği denedi. Ki bundaki başarısı filmin sinemalarda hiç gösterilmemiş olması ile eşleştirilebilir.Al Pacino'nun dönüşü, 1989'da çekilen " Sea of Love " ( Aşk Denizi ) filmi ile oldu. Film büyük sükse yaptı. Pacino yeniden bir stardı! 1990'da gösterişli bir gangsteri oynadığı " Dick Tracy " ile altıncı kez Oscar'a aday olan Pacino, aynı yıl çevrilen, üçlemenin üçüncü ayağı " The Godfather Part III " ( Baba 3 ) 'dekendisinden bekleneni veremedi.Ertesi yıl çevirdiği romantik komedi " Frankie and Johnny " ve ardından gelen Glengarry Glen Ross, vasatı geçemeyen filmleriydi. Uzun süren sessizliğin ardından " Scent of a Woman " ( Kadın Kokusu ) 'ndaki muhteşem oyunculuğu ile nihayet Oscar heykelciğine kavuşmayı başardı.1993'te Brian De Palma ile tekrar çalıştığı " Carlito's Way " ve 1995'te Michael Mann'in yazıp yönettigi, ve Robert De Niro'nun canlandırdığı bir hırsızın peşindeki polisi oynadığı Heat ile kariyerine devam eden Pacino, 1996'da politik bir dram olan " City Hall "da rol aldı. Fakat o sene dikkatleri daha çok yazıp yönettiği ve rol aldığı Looking for Richard ile çekti.1997 senesinde genç Hollywood starları ile çevirdiği filmler gündemdeydi. Önce Johnny Depp ile " Donnie Brasco " ve sonra Keanu Reeves ile " The Devil's Advocate " ( Şeytanın Avukatı ) ... Al Pacino, 1999 yapımı " The Insider " ( Köstebek ) ile sinemaseverlerin karşısında. Başrolü Russel Crowe ile paylaşan Pacino , sigara şirketlerinin halktan gizlediği sırların anlatıldığı ve yayın aşamasında kıyametin koptuğu " 60 Dakika " adlı programın yapımcısı Jeffrey Wigand'ı canlandırdı.2000 yılında yönetmenliğini Oliver Stone'un üstlendiği ve başrollerinde Cameron Diaz, James Woods ve Dennis Quaid gibi deneyimli oyuncuların yer aldığı " Any Given Sunday" ( Kazanma Hırsı ) adlı filmde oynayan aktör, Tony D'Amato adında futbol aşığı bir koçu canlandırdı.2002 yılında cover Andrew Niccol'ün yönettiği, Rachel Roberts'in S1M0NE karakterini canlandırdığı S1M0NE adlı eserde Al Pacino Hollywood yıldızlarının kaprislerine karşı tesadüfen eline geçen bir fırsatla tepki göstermeyi amaçlayan bir yönetmen olan Viktor Taransky'yi canlandırdı.2003 yılnda genç yıldızlardan olan Colin Farrell ile Çaylak isimli filmde oynadı.2003 yılında rol aldığı Angels in America adlı mini dizi 12 dalda emmy ödülü aldı Al pacino da bu dizi ile ilk emmy ödülünü aldı.Aynı yıl Venedik Taciri ismli filminde yahudi tefeci Shylokcu oynadı.2005 yılında Kirli Para adlı pek beğenilmeyen filimde rol aldı. 2007 yılında ise Jon Avnet'in yönetmenliğini yaptığı 88 : 88 Minutes isimli filmde başrolü oynadı. Bu filmde geçmişte kendisinin tespitleri sonucu yakalanan ve idama mahkum edilen bir cinayet zanlısının suçunu kaldırmak isteyenler tarafından tehdit edilen bir cinayet psikiyatristi ve üniversite hocasını canlandırdı. Film pek fazla sükse yapmadı.
THE END

9 yorum:

Adsız dedi ki...

ya bu kadar olur sizinle tamamen aynı düşünceleri paylaşıyorum yoksa herkezmi al paçino konusunda aynı düşünceleri paylaşıyor

Adsız dedi ki...

evetttt kesinliklee söylenenlere katılıyorumm ve bununla birliktee okurken içimde kıskançlık duygusu belirdi:) bence al paçinonun kökeni araştırılsa TÜRK çıkar.bakışlarındaki asillik bizden gibi:)

Adsız dedi ki...

evetttt kesinliklee söylenenlere katılıyorumm ve bununla birliktee okurken içimde kıskançlık duygusu belirdi:) bence al paçinonun kökeni araştırılsa TÜRK çıkar.bakışlarındaki asillik bizden gibi:)

Adsız dedi ki...

Alpaçino ıste harıka olmus.Gozlerının kenarları kırıstıkca daha bır cekıcı,daha bır olgun oluyor.Helekı o gozlerıııııııııııııı dusuk demıssın ya valla da oyle yaaaaa:))))))))))))))))

Adsız dedi ki...

emeğine sağlık kardeş harbiden diyorum bende 15 yaşımdan beri bu adamın hastasıyım (scarface filmindeki adamın önüne geçip adamı herkesin gözü önünde sokağın ortasında indirmesi beni bitiriyor bu kadar olur yaaa) elimde 30 a yakın filmi war ve posterleri ben bu adamı seviyorum yaaaa

nihalizm dedi ki...

Eline sağlık arkadaşım..Ben de hastasıyım Al Pacinonun..O yüzden bi kez daha tebrik ve teşekkür ederim seni..

Adsız dedi ki...

Amerikalı aktörleri sevmem ama Al Pacino hayranıyım diyebilirim.
Ayrıca yukarıdaki tarif sanki beni anlatıyorsunuz bu kadarmı benzer
duyguları taşıyormuşuz :)
O gözler yokmuuu hele o 1.baba filmindeki karısının suratına kapıyı kapatma sahnesinde bittiğim andır
Emeğinize sağlık.

Adsız dedi ki...

gorunen koy kilavuz istemez
dort dortluk bir aktor

Adsız dedi ki...

Hi there this is kind of of off topic but I was wondering if blogs use WYSIWYG
editors or if you have to manually code with HTML.
I'm starting a blog soon but have no coding experience so I wanted to get guidance from someone with experience. Any help would be greatly appreciated!
Here is my site learn more